BİLİNCİ SEÇMEYİ ARZU EDER MİYDİNİZ?
Access Bilinç Kolaylaştırıcılar: Burcu ve Murat Aybey, evrende daha fazla bilinç yaratmanın hizmetindedir. Hedefimiz bu gezegende daha fazla bilinci bedenlemek için ilham olmaktır.
İnsanların yaşamlarının akışında bir değişim yaratacak olan bilinci seçmeleri ve bunun önemini ve kendi yaşamlarına katkısını algılamaları kolaydır ancak bazen biraz zaman alır.
Bu, ancak kendi yaşamlarının ötesinde farklı bir yaşam yaratmak isteyenlerin seçebilecekleri bir şeydir. Bu sadece bir seçimdir.
İnsanlara bilinci anlatamazsınız. Herhangi bir şeyi anlatmak için zihinle muhatap olmanız gerekir ki; bilinci anlamlandırdığınızda ve tanımladığınızda artık bilinçten söz edilemez. Herhangi bir şeyi tanımladığınızda siz onu eksiltirsiniz. Bir şeyi anladığınız kadarıyla, yani kendi bakış açınızla tanımlarsınız. Oysa bilinç her şeyi içine alır ve hiçbir şeyi yargılamaz, dışlamaz.
Zihin dijital bir gerçeklik ortamıdır ve herhangi bir şey, onun arşivine, tanımlanıp sayısallaşarak kaydedilir. Algoritmik bir evren onun için var olan yegane evrendir.
Bilinç ise gerçek olanın alanıdır. Burası “akustik” bir sahadır ve tanımlamaların olmadığı algı, biliş ve farkındalıkla iletişim halinde olduğumuzda parçası olduğumuz bir bütündür. Biz, tüm sonsuz varlığımızla bedende mevcut olduğumuzda bilincin kendisi olur ve onu bedenleriz.
Bu nedenle zihin, bilinci asla ve asla seçmeyecek ve mevcut durumu korumak isteyecektir. Yani bunu zihne kabul ettirmenin ve anlatmanın bir yolu yoktur. Bilinci seçmek, zihnin işlevsel olduğu ve yarattığı algoritmik evrenin sonudur. Bu, bir virüsün, kendisine karşı üretilmiş bir ilacın kendi üzerinde kullanılmasına izin vermesi gibidir. Zihin, asla kontrolünü bitiren bir şeyi kabul etmeyecektir.
Burada zihin bizim düşmanımız değildir. Esas olan, insanların bilinci seçmeleri ve zihinlerini yaşamlarının yaratım kaynağı olarak seçmekten vazgeçmeleridir. Zihnin kısıtlamalarından özgürleşmek esastır. Zihin insanın hizmetinde ve kontrolünde olan bir işlemcidir. Esas görevi budur.
Bilince ulaşmak, erişmek ve bilincin kendisi olmak bilincin dilini kullanmayı seçmek ve insanın kendisi olmayı seçmesiyle mümkündür. Bu dil bizim esas ana dilimiz olan enerjinin dilidir.
Access Conciousness’ın anlamı da tamamen bu kelimeleri içerir. Bilinci bedenlemek için bununla ilgili muhteşem katkıları olan sözel araçlar sunmakta ve bedenin orijinal çalışma sistemlerini aktive etmenin uygulamalarını bu realite için bilinir hale getirip, bedenimizin bilinci bedenleyecek şekilde orijinal yaratılışımıza uygun çalışmasına katkı olmaktadır.
Bu realiteye doğan tüm çocuklar zamanla rasyonel aklın işlevsel olduğu ve zihnin hüküm sahası olan dualite içinde, hepimizin başına geldiği gibi, bedenleriyle birlik olma iletişimi yerine zihinden çalışmayı ve yaratmayı öğrenirler.
Bu şekilde, bilincin dili ile bağımız olan bedenimizle iletişimimizden ve algı, biliş ve farkındalıktan işlevsel olmamız yerine, her şeyin tanımlanmış bir karşılığının zihin tarafından oluşturulduğu, tanımlanmış bir gerçeklikle yaşamayı seçerler.
Bu gerçeklik anlamak, tanımlamak, form ve yapı vermek (yani geçmişi modellemeye devam eden bir şekilde geleceği yaratmaya çalışmaktan işlevsel olmak) ve yargılamakla çalışan bir gerçekliktir.
Burada bilincin dili kullanılamadığı için iletişim, sözle ve anlamlar ifade eden lisanlarla yapılır. Bu iletişim anlam ve tanımlama süzgecinden geçtiği için, hiçbir şey, bu karşılık evreni dediğimiz, zihnin tanımlama evreninde gerçek varlığını sürdüremez. Ve bizler gözle gördüğümüz her şeyi zihnimizin referansları ve tanımlamaları üzerinden kısıtlayarak görmek zorunda kalırız.
Bilincin dili aynı zamanda yaşamımızı yarattığımız bir iletişim mekanizmasıdır. Olduğumuz bilincin bedenlenmiş hali ve kelimeler şeklinde ağızdan çıkan titreşimsel ifadelerimizle, bizim olduğumuz gerçek halimiz olarak, evrenle moleküler bir değişim, dönüşüm ve yaratım ilişkisi içindedir.
Bunu kimya derslerinden bilirsiniz; iki madde birbirleriyle etkileşime girdiğinde bir reaksiyon oluşur.
İşte bu olduğumuz enerji, alan ve bilinç olarak hem bizim dilimizdir hem de yaşamımızı yaratmanın kaynağıdır.
“Bir dünya yarattım ikimiz için.”, “Kırk kere söylersen gerçek olurmuş.”, “Keskin sirke küpüne zarar.” gibi pek çok deyiş yaşamımızı bilinçle veya bilinç karşıtlığıyla ya da bilinç dışı olarak, yani zihnimizden çalışarak nasıl yarattığımızı anlatmaktadırlar.
İnsanlar bu tür konuşmaları duyduklarında şöyle düşünürler:
“Bu gezegende Access Consciousness’ın yegane amacı olan bu şey de ne?”
“Günlük yaşamımızda kâh ağlar kâh gülerken, insan olmanın duygusallığı, şarkılarda yaşamak, aşk acısı çekmek, aile kurmak, başarılar elde etmek, yaşamın gereklerini yapmak ve insanca yaşamak varken bu da neyin nesi?”
Bu biraz zorlama gibi gelebilir:
“Access Sınıfları’nı almak için üstüne üstlük para vereceğimiz ve bilinçten işlemek diye bir şey için uğraşacağımız bu şeyin hayatımızda yeri ne olabilir ki?”
“Yani bizim yaşamımızın nesi bilinçsiz?”
“Evet, böyle şeylerle uğraşan insanlar var. Zamanları ve paraları çok ve bu tür işlerle mutlu oluyorlar. Belki onlar için iyidir ancak bu dünya gerçekleri ve yaşamın ciddiyeti içinde bu neyin kafasıdır ki; bizim için de gerekliymiş de bizim haberimiz yokmuş?”
“Neden bilinci seçmeliyiz, bunun bize faydası ne? Kontrolü bırakıp her şeyin belirsiz olmasının bize bir katkısı olabilir mi?”
Evet, buraya kadar çok sıkı argümanlar dinledik. Bu sözleri sanırım dünyanın çok büyük bir kısmı söyleyebilir. Bu işi son derece sinir bozucu ve irite edici bulabilirler ve hatta sadece yeni bir para kazanma yöntemi olarak insanları kullanan bir akım olarak bile görebilirler.
Size bir soru sormak istiyorum, biraz alışılmadık bir soru:
Bakıp ne görüyorsunuz?
Görmek, adeta bir güvenlik kamerası gibi görev yapan gözün işi değildir. O sadece bir kamera gibi bakar. Gören ise beyindir. Beyin tanımladığı bir şeyle eşleştirme yöntemiyle çalışır. Zihnin tanımlamaları ile oluşan arşiv bunun için kullanılır. İşte insan aslında sadece ona verilen tanımlanmışlıklarla kısıtlanmış bir görüşe sahip olmayı seçer.
Tanımlamadığı şeyi görmek eğiliminde değildir.
Algılamak ve farkındalık ise tamamen kısıtlanmamış bir şekilde görebilmekle ilgilidir. Bu her şeyle; öylece, hiçbir yargı, tanımlama olmadan ve hiçbir şeyle ilişkilendirmeden, gerçek haliyle, sınırlanmamış bir iletişim halidir.
Algılamak için bir şeylere tutunmamak gerekir. İnsan, cevaplarını bildiği şeyler ve tecrübelerine bağlı eskiye ait olan tanımlamalarla, yeni gününü kontrolü altında geçirmek ister. Hatta bunu tüm yaşamı için ister. Çünkü bu, bizim için akılcı ve güvenlidir. “Doğrusu” da budur. Sahip olduğumuz cevaplarımız ve her şeyi kontrol etmek istememiz mevcut düzenimizi korumak içindir.
O zaman bu tanımlanmış realitede yaşamak için algı hiç işinize yaramaz. Çünkü amaç kontrol altında olan bir yaşam sürmektir. Hesaplanmamış ve istenmeyen her şeyden kaçınmaktır. “Doğru” olan budur. Yargılamak, kontrolü sağlamak, cevap ve tecrübelerle yaşamak bu gezegende doğru, akılcı ve kabul gören şeylerdir.
Biz ne yapıyoruz? Bilinç ne?
“Peki algılamadığımız ne?” “Zorlanılan ne, çözüm ne?” diyebilirsiniz.
Nasıl neşe ve kolaylıkla kendi gerçeğimize ulaşırız. Bizim için gerçek olan “kendiniz olmamıza katkı olan her şeydir”
Katkı, Dünya gezegenine ve her şeye de katkı olan şeydir. Birliğin alanından yaratımdır. Yarar ise lineer, yani zihnin sınırlama evreninde size veya birinin menfaati için olandır. Burada gerçek bir yaratım yoktur. Ve çoğunlukla da herkesin yararına değildir. Aslında sonuçta her şey katkıdır. Çünkü her ne olursa olsun yaşadığımız her şey sonuçta bize bir hediye olarak katkıdır. “Bir musibet bin nasihatten iyidir.”
Gerçek evrende, tabiatta, bebeğinizle ilişkinizde, saksıdaki çiçeğinizle ilişkinizde katkı vardır. Olduğunuz alanınızla, varlığınızla olan katkınız.
İnsanların bu noktada doğru ve gerçek arasındaki farkı algılamaları ve onlara bilinci seçmelerinde katkı olmak da bizim seçimimizdir.